“elephant in the room” ifadesi -çoğunlukla ya “elephant in the room” diye ya da “elephant in the living room” şeklinde karşımıza çıkar- İngilizce’de mecazi anlam taşıyan bir deyimdir. Tahmin etmeye çalışsanız ne derdiniz? Düşünsenize “odada fil” hmm ne anlama gelir ki acaba? 

Herkesin bildiği, gördüğü büyük bir sorunun, riskin ya da büyük meselenin kimse tarafından ele alınmaması, dillendirilmemesi ya da bahsini bile açmak istememesi anlamını taşır; çünkü bu konu, sorun ya da mesele açıkça görülse de dile getirildiğinde bazılarını rahatsız edecektir ya da konu şahsi, sosyal ya da siyasi açıdan utanç verici, tartışma yaratacak kadar tehlikelidir 🙂 

Anlamı aklınıza iyice yer etmesini sağlamak için şu fikirden yararlanabilirsiniz belki: düşünsenize odada hiç kimsenin göz ardı edemeyeceği bir fil var ama kimse ağzını bile açmıyor ve düşüncesini bastırıyor. Aklıma “Yaprak Dökümü” dizisindeki Hayriye Hanımının sözleri geliverdi : “Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın.” 😀

“Görmezden gelinen aşikar gerçek.” deyimine çeşitli dillerde rastlamak mümkün, bizde bu durumu açıklayacak hangi deyim var? Aklınıza örnek geliyor mu? Bizimle yorumda paylaşırsınız belki. 🙂

Kökeni

1814’te fabl yazarı ve şair olan İvan Krilov (1769-1844), “Meraklı Adam” adında bir fabl yazar ve bu hikayesinde bir adam müzeye gider, oradaki tüm küçük şeyleri fark eder fakat bir fili gözünden kaçırır. Bu ifade meşhur olur ve atasözü gibi herkesçe bilinir. Fyodor Dostoyevski “Ecinniler” adlı romanında: “Belinski, tamamen Krilov’un efsanesindeki meraklı adam gibi, antika eşyalar müzesindeki canlı filin bile farkına varamıyor…..” şeklinde yazıyor.

Oxford İngilizce Sözlüğü, ifadenin kayda geçen ilk kullanımının The New York Times’ın 20 Haziran 1959 yılında gazetede bir benzetme ifadesi olarak yer aldığını bize gösteriyor: “Maliye okulları odada fil sahibi olmakla eşdeğer bir sorun haline geldi. O kadar büyük bir mesele ki görmezden gelemezsiniz.” 

Phrase Finder sitesine göre ise basılı olarak ilk kullanımı 1952’de gerçekleşmiş. Bu deyimsel ifade genel kullanımda 1959’da çok daha önce yer almıştır. Mesela bu ifade, The British Journal of Education ‘ın 44 yıl öncesinden 1915 yılından yazılı olarak karşımıza çıkar.

İlk yaygın bir biçimde kullanımı Mark Twain’in 1882’deki “The Stolen White Elephant” isimli öyküsünde karşımıza çıkar. Öykü, gözlerinin önünde duran fili bulmak için binbir türlü ahmakça arayış yollarına girişen dedektifleri konu alır. 

Kullanımı

Bu ifade, herkes tarafından açıkça görülen ama bilinçli olarak görmezden gelinen durumları belirtmek için kullanılır. İfadeye göre, eğer bu durum dillendirilirse bir tabu yıkılacak ya da sonucunda üzüntü, utanç ve tartışma gibi sonuçlar doğacak.

Deyim aslında bir değer yargısını: meselenin açıkça ele alınması gerektiği, sorunun apaçık oracıkta olduğu ve kendi kendine ortadan kalkmayacağını üstüne basa basa açıklıyor. 

Bu terim çoğunlukla tartışmaya yol açacak intihar, ırk, din, siyaset, homoseksüalite, zihinsel hastalıklar gibi sosyal tabuları tanımlamak amacıyla kullanılır.

Aynı zamanda bu ifade bağımlılıktan kurtulma süreçlerini anlatırken, bağımlı kişinin kendinde sorun görmediğini ve soruna karşı olan isteksiz tutumunu belirtirken kullanılır. Özellikle alkol bağımlılığı dillendirilirken şu şekilde karşımıza çıkar: “pink elephant, the pink elephant in the room.”

Benzeşleri

Aynı anlamı vermek amacıyla çok sıkça kullanılmasa da “elephant in the corner” ifadesini görürüz. 

Mantıkçı ve filozof Ludwig Wittgenstein örneğinde fil yerine gergedan ifadesini yerleştirerek de kullanmıştır, “white rhinoceros in the room”.

Papua Yeni Gine yakınlarında Kiriwina’da konuşulan Kilivila dilinde “mokita” diye bir kelime var ve bu kelime de “hepimizin bildiği ancak hakkında konuşmama konusunda hemfikir olduğumuz” anlamına gelmekte 🙂