Çift ana dilli çocuk yetiştirmek veya daha okula başlamadan İngilizce eğitimine başlamak bilinçli ailelerin hep gündeminde. Bu işi küçük yaşta aradan çıkarmak çocuğumuz için inanılmaz zaman tasarrufu bizim içinse para tasarrufu sağlayacaktır. Yani çocuğumuz büyüdüğünde hazırlık sınıfı, İngilizce kursları gibi yerlerde zaman kaybetmeyecek, biz de buralara para ödemeyeceğiz. Ayrıca İngilizcesi sonradan öğrenenlere kıyasla çok iyi olacaktır. Peki bu işi nasıl yapmalı? Kaç yaşında ve nasıl öğretmeye başlamalı? Bu soruların cevaplarını bunu başarmış bir İngilizce öğretmeni olan Selen Akakın’dan aldım. Buyrunuz…

Çağrı Hoca: Hocam öncelikle kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Tanımayanlar için önce kendinizi tanıtarak başlar mısınız?

Selen Akakın: Ben Selen Akakın, Ankara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. İngilizce öğretmeniyim. İki tane küçük kızım var. Onları bilingual yetiştirmeye çalışıyorum doğduklarından itibaren. Bu konuda çok fazla soru alıyorum, çok fazla ilgi görüyor paylaşımlarımız. Bu sohbetimizde de bilinguismden, çocukların nasıl İngilizce öğrenerek büyüyebileceğinden bahsedeceğiz sizden gelen sorularla birlikte.

Çağrı Hoca: Ben ilk soruyla başlayayım o zaman hocam. Hiç bilmeyenler için “bilinguism” nedir?

Selen Akakın: Bilinguism çocukların doğdukları andan itibaren ya da belli bir süre sonrasından başlayarak çift dilli yetiştirilme sürecidir. Bu herhangi bir dil olabilir. Hedef dil bizim konumuzda İngilizce. Türkçe ve İngilizce olarak ilerliyoruz. Çocuklarım da buna yönelik olarak hem Türkçe hem İngilizce konuşarak büyüyorlar.

Çağrı Hoca: Sizin bu konuda Instagram’da paylaşımlarınız bulunuyor zaten. Tasarımlarınız da çok güzel bu arada. Onu söylemeden geçemeyeceğim. Bir de YouTube kanalınız var hocam. Orada ne paylaşıyorsunuz?

Selen Akakın: YouTube’da da çift dilli çocuk yetiştirmeyle alakalı bana çok sorulan sorularla ilgili paylaşımlarım oluyor. Kızlarımı nasıl çift dilli yetiştiriyorum, bu konuda neler yapılmalı, çift dillilik sürecinde neler karşımıza çıkabilir, bu tarz şeyler paylaşıyorum.

Çağrı Hoca: O zaman ben de şunu sorayım hocam. Çocuklar için dil öğrenme süreci ne zaman başlar? Size gelen sorularda hep bunu görüyorum. “Benim çocuğum 1 yaşında, İngilizce öğretebilir miyim? Benimki 3 yaşında, öğrenebilir mi? Benimki 4 yaşında, İngilizce öğretmek için çok mu geç kaldım?”

Selen Akakın: Bana gelen bu tarz sorulara hep şöyle cevap veriyorum: ne kadar erken başlarsanız, o kadar iyidir. Tavsiye olarak da, eğer fırsat varsa, doğumdann itibaren başlanılması. Bunun dışında şu tarz sorular geliyor: “Ben doğumda başlamadım. Çocuğum 3 aylık, 5 aylık, 1 yaşında, 3 yaşında. Geç mi kaldım?” diye. Ben de hep şunu söylüyorum. Hayır, kesinlikle hiçbir şey için geç değil. Ne kadar erken başlarsanız o kadar kârdır.

Çağrı Hoca: Aynen öyle. Zaten 10 yaşından öncesi asla geç değil, değil mi? Çok iyi öğrenebilirler. 10 yaşından sonra da öğrenebilirler ama çocukken öğrenilen gibi olmuyor, özellikle telaffuz konusunda.

Selen Akakın: Şöyle söyleyeyim, ilk üç yıl çok önemli beyin gelişimi açısından. Çünkü çocukların çok inanılmaz kapasitesi var. Bizim düşündüğümüzün çok daha üstünde. İlk üç yıl kendi ana dillerini öğrenme açısından da onlar için çok önemli. Bu üç yıla biz başka bir dili de sığdırabilirsek, çok güzel oluyor sonuç. Ama dediğim gibi sonrasında da çocuklar gerçekten kolay öğrenebiliyor, dediğiniz gibi 10 yaşa kadar bir sınır var. Ama 10 yaşından sonra öğrenilmez mi? Örneğin ben 12 yaşında İngilizceyle tanıştım. İstedikten sonra her şey olur ama ilk yıllar bu açıdan daha kolay oluyor.

Çağrı Hoca: Hatta doğmadan önce bile başlanır diyenler var değil mi hocam?

Selen Akakın: Aynen öyle. Çocukları biz hedeflediğimiz dile anne karnındayken dahi maruz bırakabiliyoruz ki ben bu şekilde yaptım. Anne karnındayken çok aktif bir şekilde dile maruz bırakabildim mi bilmiyorum ama şunları yaptım; şarkı dinlettim bol bol, kendim elimden geldiğince konuştum, hani anneler hamileyken bebekleriyle konuşur ya. O şekilde Türkçe de İngilizce de konuşmaya çalıştım. Aslında bizim sürecimiz doğum öncesine de dayanıyor diyebilirim.

Çağrı Hoca: Ben de eşimin karnına kitap okuyordum hocam. 🙂 Genelde böyle şeyleri çok abartı buluyor insanlar ama bence gerçekten önemli. Hem Türkçe, hem İngilizce bir şeyler okumak, hem de klasik müzik dinletmek, bebeğin zihinsel gelişimine katkıda bulunacaktır.

Peki hocam, siz çocukların doğumundan beri hem İngilizce hem Türkçe mi konuştunuz yoksa “tek ebeveyn tek dil” kuralını mı uyguladınız?

Selen Akakın: Tek ebeveyn tek dil kuralını ben uygulamadım. Bu kuralı layıkıyla uygulayabilen insanları gerçekten takdir ediyorum. Bu kurala karşı değilim tabi ki. Layıkıyla uygulanabiliyorsa çok da etkili ve güzel bir yöntem aslında. Peki ben neden bu kuralı uygulamadım? Çünkü tamamen uygulayamamaktan korktum, hani bir yerde bir kaçak verir ve istediğim şeyi elde edemem diye korktuğum için, biraz da doğal bir ortam yaratmak istediğim için açıkçası, hem Türkçe hem İngilizce konuşarak ilerlemeyi tercih ettim. Çünkü bazen bu tarz sorular da alıyorum; “Biz çocuğumuzu Türkçe sevmek istiyoruz, bazen söylememiz gereken şeyler oluyor.” diye. Ben de böyle olur diye düşünüp iki dille ilerlemek istedim. Bu şekilde daha doğal oldu, daha güzel oldu diye düşünüyorum. Çünkü gerçek bazen çocuğunuzu severken “ay senin ağzını yerim” falan demek istiyoruz ya işte, bunu İngilizcede diyemeyeceğimiz için bazen Türkçeye yöneliyoruz.

Bir de şöyle bir yanı da var. Eşim Türkçe konuşuyor, bütün akrabalarımız Türkçe konuşuyor, ben de onlarla Türkçe konuşuyorum. Çocuklar mutlaka beni Türkçe konuşurken duyacaklar. O yüzden “tek ebeveyn tek dil” kuralının pek geçerliliği olmayabilir diye düşündüm ben. O yüzden iki dille ilerledim.

Çağrı Hoca: Bunu duymak benim için çok güzel. Çünkü ben başka türlü olmaz sanıyordum. Yani, hem Türkçe hem İngilizce konuşursak öğrenemezler diye düşünüyordum çünkü bize de hep bir ebeveynin tek dil konuşması gerektiği öğretildi. Sizin başarılı bir şekilde iki dille konuşup ikisini de öğrettiğinizi duyduğuma sevindim. Bizim oğlumuz da 7 yaşında. Biz de tek ebeveyn ve tek dil yöntemiyle ilerleriz diye düşünüyorduk doğduğunda. Onu uygulayamayınca tamamen vazgeçtik, o yüzden geç başladık İngilizce öğretmeye. Bir çocuğumuz daha olursa o zaman, iki dil götürürüz inşallah. Yani illa “tek ebeveyn, tek dil” olmak zorunda değil.

Selen Akakın’ın Instagram hesabından bir kesit

Yine size çok sorulan sorulardan biri; siz kendiniz nasıl bu kadar akıcı konuşuyorsunuz? Aksanınızı nasıl edindiniz?

Selen Akakın: Bu konuyla ilgili YouTube videolarım var. Burada da kısaca şöyle anlatayım. Sohbetimizin başında da dediğim gibi 12 yaşında tanıştım İngilizceyle ve benim için bir kabustu. Gerçekten çok kötü bir başlangıç yaptım, notlarım kötüydü, İngilizceyi kesinlikle sevmiyordum, anlamıyordum, yapamıyordum. Sonradan sevmeye başladım ya da yapabildiğimi gördüm. Sonrasında ilgi başladı. Hani bir şeyi yapabildiğinizi gördüğünüz anda ona yönelirsiniz ya, ona yönelik ilginiz artar. Daha sonra İngilizce şarkılar dinlemeye başladım ortaokuldan itibaren. Hatta neredeyse hiç Türkçe şarkı dinlemiyordum o dönemlerde. Şarkılarla başlayıp, daha sonra filmlerle devam edip, sürekli duyduğum şeyleri taklit etmeye ve tekrar etmeye çalışarak ilerledim. Bunu hâlâ yaparım. Mesela daha önce duymadığım bir şey duydum diyelim. Onu gün içerisinde defalarca tekrar ederim, hem telaffuz açısından, hem tamamen o kalıbı aklıma yerleştirmek açısından. Sanırım bunu yıllarca yapa yapa bu seviyeye geldim. “Yurtdışında yaşadınız mı? Yurtdışında eğitim aldınız mı? Yurtdışında mı yaşıyorsunuz? Eşiniz mi yabancı?” gibi sorular alıyorum. Maalesef hiç Türkiye sınırları dışına çıkma fırsatım olmadı. Zamanında imkansızlıklar nedeniyle çıkamadım, şimdi de zamanım yok. Ama Türkiye sınırları içerisinde de bu yapılabiliyor. İlla yurtdışına gidip, dili orada öğrenmemiz gerekmiyor yani.

Çağrı Hoca: Bu da ayrı bir ilham zaten bu açıdan. Bana da hep soruyorlar. Ben de yurtdışına çıktım ama İngilizce konuşulan bir ülkeye hiç gitmedim. O yüzden insanlara Türkiye’de öğrenilebileceğini göstermek çok güzel.

Buraya kadarki kısım Selen hocayla yaptığımız 47 dakikalık yayının ilk 12 dakikasını kapsıyor. Devamını YouTube kanalımdan izleyebilirsiniz.