İngilizce konuşmaya çalışırken kelimeler ağzımdan çıkmıyor. Ne yapabilirim?

Bir öğretmen olarak bu soruyu kaç kez duydum bilemezsiniz ve neredeyse herkes bu sorunu sadece kendileri yaşıyor sanıyor. Güzel haberi vereyim; yalnız değilsiniz. Bu güzel gerçekle önce kendinizi rahatlatın, sizde bir sorun yok. Çoğu yabancı dil öğrencisinin yaşadığı doğal bir durum bu. Türklerden başka bu durumu yaşayanlar var mı diye baktım, beklediğim gibi, tabi ki var 🙂 Bu durum bir kişiye özel değilse bir millete de özel olamaz değil mi? Peki, sorun ne biliyorsunuz, bu konuda yalnız olmadığınızı da artık biliyorsunuz, sıra geldi çözümüne. İşte burada Quora‘da sorulmuş sorular ve cevapları derleyerek sizler için birden fazla kişinin deneyimini ve tavsiyelerini derledim. Gerekli durumlarda eklemeler, çıkarmalar, daha iyi anlaşılması için yorumlamalar yaptım. Bu kısımları çevirmenin notu gibi düşünebilirsiniz. İyi okumalar…


Cevap 1: Büyük ihtimalle hata yapmaktan korkuyorsun. Aynısını İspanyolca öğrenirken yaşadım ve bu durumun İngilizce öğrenen öğrencilerimin önündeki en büyük engel olduğunu gördüm.

Yakın zamanda bir öğrencim şu olayı anlattı. Öğrencim bir ürünün fiyatını sormak için bir mağazaya girmiş ve aklında her şeyi kusursuz bir şekilde planlamış: “What is the price of this item?” diyecekmiş. Görevliye doğru yürümüş veee “wutprsths?” demiş 🙂 Tabi ki görevli anlamamış ve öğrencim bu sefer sadece “price” diyebilmiş, sonra istediği cevabı almış, yani ürünün fiyatını öğrenmiş.

Genellikle “Hata yapmayı önemsemem, sonuçta kimsenin beni yuhlamayacağını biliyorum” deriz ama bilinçaltımızda zayıf konuşma becerisinin feci bir şey olduğunu düşünüyor olabiliriz. Sadece İngilizce için değil, kendi anadilimizde de hata yapmak istemeyiz. Bu yüzden yanlış bir şey söylemekten ölümüne korkarız. Bu da bizi gereğinden fazla düşünmeye iter, kendimizi ifade etmek yerine dilbilgisine, cümle yapısına vs odaklanırız. Bunu yapmak hem yavaş konuşmamıza neden olur, hem de doğallıktan uzaklaşırız. Kendi kendinize konuşurken bile yaşayabilirsiniz bunu, çünkü sürekli “doğru dedim mi acaba?” diye şüphe duyarız. (Tecrübe konuşuyor!)

7 dilde akıcı konuşan Sid Efromovich’in de dediği gibi küçüklüğümüzden beri bilinçli veya bilinçsiz olarak hata yapmaktan kaçınmak üzerine eğitiliriz ama dil öğrenirken bunun tam tersini yapmalıyız. Çünkü hata yapmak yeni bir şeyler öğrendiğimiz anlamına gelir.

Yazarken kelimelerin seçimi ve dizilimi konusunda düşünmeye zaman ayırabilirsiniz ama konuşurken yapamazsınız. Direk konuşmak zorunda kalırsınız. İlk cümlenizi kurgulasanız bile karşıdan gelen beklenmedik cevap sonrasında ikinci cümleyi planlamaya zamanınız olmaz. Karşı taraf konuşurken planlama yapmaya çalışırsanız, dikkatiniz dağılacağından onu anlamayabilirsiniz. O yüzden bırakın dökülsün ağzınızdan kelimeler, yanlışsa yanlış, sorun değil. Bir keresinde İngilizcesi iyi olan biri şöyle demişti bana; hata yapmak benim için en iyi öğrenme aracıydı, çünkü o kadar utanıyordum ki bir daha aynı hatayı yapmadım.

Benim tecrübemden, araştırmalarımdan ve insanları gözlemlerimden çıkardığım sonuç şu; sorununuzun tek çözümü bol bol İngilizce dinlemek ve konuşmak. Düşünmek zorunda olmadığınız doğal bir süreç haline gelmeli konuşma, bu da basketbol oynamaktan piyano çalmaya kadar her yetenekte olduğu gibi çok fazla pratik yapmaktan geçer.

– Daniel Stabler (Öğretmen, yazar)

Cevap 2: Eğitim dili Hintçe olan bir bölümde okuyorum. Üniversiteye geldiğimde aynı sorunu yaşadım. Önce gramerim kötü olduğu için sandım. Bu yüzden biraz dilbilgisi çalıştım ama hâlâ İngilizceyi akıcı konuşamıyordum.

Sonra farkettim ki bir dili konuşmak için gramerini öğrenmek zorunda değilsin (öğrenseniz daha iyi tabi). Çocukken 2 yaşında Hintçe konuşmaya başladım ve gramer bana yıllar sonra öğretildi. İhtiyacınız olan tek şey kendinize biraz güven duymanız.

Kendinize güvenin. Demesi kolay 🙂 İnsan iyi olmadığını bildiği bir konuda kendini nasıl iyi olduğuna ikna edebilir ki?

Sonra şunu farkettim; herhangi bir dili konuşurken insanlar çoğunlukla belli kelimeleri ve ifadeleri kullanıyorlar. Yani aslında sürekli aynı şeyler tekrar ediliyor. Bunu farkettikten sonra sıra bu sık kullanılan kelimeleri ve ifadeleri öğrenmeye gelmişti. Bu yüzden bol bol İngilizce dizi ve haber izlemeye başladım.

Şimdi özgüven kazanmaya başlamıştım. Artık Hintçesi iyi olmayan Güney Hindistan’lı arkadaşlarımla İngilizce konuşabilirdim. Ama hâlâ biraz stres olunca takılıyordum, ağzımdan kelimeler çıkmıyordu. İngilizce olan derslerde soru soramıyordum. Tahtaya çıkıp da İngilizce duyuru yapamıyordum. Hoşlandığım kişiyle konuşamıyordum.

Bu sorunu çözmek için kendi kendime İngilizce konuşmaya başladım. 3-4 farklı kaynaktan aynı haberi okuyordum, sonra aynanın karşısına geçip bu haber hakkında konuşuyordum. Bu egzersiz biraz daha güven kazanmamı sağladı ve aksanımı düzeltti.

Tüm bunlardan sonra artık İngilizce konusunda oldukça rahattım. Artık herkesle daha iyi konuşabiliyordum. İlk birkaç seferde başarısız olduğum durumlar oldu ama bu öğrenme eğrisinin bir parçasıydı.

Ayrıca anadili İngilizce olmayan insanları da dinlemeye çalışıyorum. Bu da bana insanların konuşurken yaptıkları yaygın hatalar konusunda genel bir fikir veriyor. Örneğin birçok insan did‘le birlikte fiilin 2. halini kullanıyor. Böyle hataları farkettiğimde aynı hatayı kendim de yapmamak için dikkat ediyorum.

Bütün bu süreç boyunca pozitif kalmak önemli. Şunu unutmayın: daha önce hiç konuşmadığınız bir dilde kötü olmanız normal. Bunda yanlış bir şey yok.

İngilizcemin kusursuz olduğunu iddia etmiyorum. Muhtemelen bu yazımda bile hatalar vardır ama bu seviyede Amerika’daki müşterilerimizle rahatça İngilizce konuşabiliyorum. Mülakatlarda istediğim gibi konuşabiliyorum. Çoğu durumda artık İngilizce benim için endişelenecek bir konu değil.

– Brij Bhushan Tripathi (Yazılım Geliştirici)


Evet, iki cevaptan da gördüğümüz gibi bir dili akıcı konuşmak için yapabileceğimiz tek şey; konuşmak ve konuşma pratiği yapmak. Daniel’ın dediği gibi hata yapmaktan korkmayın, ilk başta uzun uzun düşünmek yerine daha basit ifadeler tercih edin. Brish’in dediği gibi de bol bol dinleme yapın ve aynı karşısında pratiği deneyip özgüven kazanın. Bizimkilerin bir ifadesi vardır; atla deve değil, yapılır!