Son yıllarda İngilizcesini geliştirmeye çalışanların hayatında büyük bir kolaylık var; yabancılarla online görüşebileceğiniz uygulamalar. Bizden önceki neslin penpal’ına denk geliyor bu. Penpal’da bir yabancıyla mektupla görüşülüyordu ama iki büyük dezavantajı vardı; birincisi, doğal olarak mektupta ses duyulmuyordu. Bildiğiniz gibi konuşmanın yarısı dinlemedir. Nasıl ki iyi bir yazar olmak için önce iyi bir okur olmak gerekir, bir dili konuşabilmek için de önce dinleyebilmek gerekir. Ana dilimiz için bile geçerli değil mi bu? İki kelimeyi bir araya getirmeden önce iki yıl dinlememiz gerekiyor. İkinci handikap; bir mektubun gitmesi bir ay sürebildiğinden, size cevap gelene kadar öğrendiklerinizi bile unutabilirdiniz. 🙂 Şimdiki online konuşma pratiği uygulamalarında ise bu süre saniyelere indi. 7/24 istediğiniz vakitte uygulamayı açıp, çevrimiçi olan bir eğitmene bağlanabiliyorsunuz.
Bu online pratik uygulamalarının da dezavantajları var tabi. Bu yazımızda bunu minimuma indirmenin yollarını üç aşamada paylaşacağım.
1. Programa başlarken yapmanız gerekenler
İngilizce konuşmanızı geliştirmeye karar verdiniz. En büyük adımı attınız. Bunun en pratik ve en uygun yolunun da konuşarak öğrenme platformları olduğuna karar verdiniz. Araştırmanızı yaptınız, kendinize uygun paketi satın aldınız. Asıl olay şimdi başlıyor. Bu uygulamaları deneyenler bilir. Her görüşmeden önce bi “ne konuşacağız?” endişesi ve her görüşmeden sonra “İşe yarıyor mu? Gerçekten gelişme kaydediyor muyum?” endişesi olur. Bunu engellemek adına, programın en başında bir müfredat belirlemek ve bunu takip etmeye çalışmak iyi olacaktır. Müfredatı kendiniz belirlemek isterseniz ilk adımınız güvenilir bir seviye tespit sınavı bulup, çözüp sonucunu almak olacaktır. Diyelim ki bunu yaptınız ve Pre-Intermediate (B1) seviyesinde çıktınız. Bu aşamada yapmanız gereken iki şey var; birincisi, Pre-Intermediate seviyesinden Advanced seviyesine kadar sırasıyla öğrenmeniz gereken gramer konularını yine güvenilir bir kaynaktan bulmak. İkincisi, aynı şekilde bulunduğunuz seviyeden ileri seviyeye kadar öğrenmeniz gereken kelimelerin listesini bulmak. Bu şekilde ulaşmak istediğiniz hedefe çok kolay ve çok daha hızlı varabilirsiniz. Düşünsenize, İngilizcede 1 milyon kelime var ama sizin öğrenmeniz gereken kelime sayısı sadece üç bin. Bu üç bin kelimenin hangi kelimeler olduğunu bilmek işleri epey kolaylaştırıyor. Eğer bu kısımlar zahmetli veya karmaşık geliyorsa ya da bunları araştırmaya zamanınız yoksa bu konuda size bir danışman atayan uygulamayı seçmeniz daha isabetli olacaktır. Çünkü bunları belirleseniz bile, bu gramer konularını ve kelimeleri bir konuşma materyaline entegre etmek gerekiyor ki bu da herkesin kendi başına yapabileceği bir şey değil.
2. Dersten önce yapmanız gerekenler
Programın en başında bir müfredat hazırlayarak yol haritası çıkardık. İkinci adım ise her dersten önce ders için kısa bir hazırlık yapmak. O görüşmede gramer çalışacaksak, bu gramer konusunun kurallarına bakmak olabilir, bir konu hakkında konuşacaksak, o konunun anahtar kelimelerine bakmak olabilir. Bizim o derste işimizi kolaylaştıracak, genel olarak da İngilizce yolculuğunda bizi bir adım öteye taşıyacak herhangi bir hazırlık çok işimize yarayacaktır. Diyelim ki günlük konuşma dersiniz var, konunuz da “expressing opinions” yani fikirlerinizi ifade etme. Bu konu için önce “conjunctions” yani bağlaçlar konusuna bakmanız gerekir. Bağlaçların hem anlamlarına hem de cümle içinde nasıl kullanıldıklarına baktıktan sonra fikir beyan etmek için kullanılan “In my opinion, I believe that…” gibi ifadeleri gözden geçirmeniz iyi olur. Sonra ders sırasında bunları elinizden geldiğince kullanmak, bu ifadelerin uzun süreli hafızanızda yer edinmesinde önemli rol oynayacaktır.
Bu konuyla ilgili Konuşarak Öğren, benimle 10 yıllık tecrübelerine dayanan verileri paylaştı. Hem katkıda bulundukları için hem de yazıya sponsor oldukları için kendilerine müteşekkirim.
Ders öncesinde eğitim içeriği üzerine çalışma yapan öğrencilerimizin derslerde aldığı ortalama not, ön çalışma yapmayan öğrencilerimize göre %70 daha fazla. Yine ders öncesi ders içeriklerine çalışan öğrencilerimizin ders sonrasında öğrendiklerini hatırlama ve pratikte uygulama konusunda %58 oranında daha başarılı olduklarını gördük.
3. Dersten sonra yapmanız gerekenler
Üçüncü ve son adım ise görüşmeden sonra tekrar yapmaktır. Psikolojide “aralık etkisi” olarak bilinen ilkeye dayanan bu yönteme göre yapacağınız ilk tekrar, dersten hemen sonra olmalı. Bu tekrar kısa bir gözden geçirme olabilir. Ardından ertesi gün bir hatırlama tekrarı yapılır. Aynı konunun bir sonraki tekrarı haftalık tekrarın içinde yapılır. Bu tekrar etme aralığı gittikçe uzar ve her tekrarla birlikte bilgiler yine kısa süreli hafızanızdan uzun süreli ve kalıcı hafızanıza yolculuk eder. Bunun dışında tekrarın bir faydası da değerlendirmedir. Dersten sonraki ilk gözden geçirmenizi yaparken, ders öncesi hedeflerinize ulaşıp ulaşmadığınızı görebilirsiniz. Aynı örnekten gidecek olursak, “expressing opinions” konusunda bağlaçları yerinde kullanabildiniz mi, cümlelerinize dahil etmeyi hedeflediğiniz kalıplara yer verebildiniz mi, bunları görürsünüz. Yine bu konularda da bir danışman size çok fazla zaman kazandırabilir, dışarıdan bir göz olarak sizi daha doğru yönlendirebilir.
Yine Konuşarak Öğren diyor ki;
Ders bittikten sonra ilgili derse ait testleri çözen öğrencilerimizin sonrasında ilgili kelimeleri ve konuları hatırlama oranın %77 oranında daha yüksek olduğunu gördük. Ayrıca ders sonrası testlere katılan öğrencilerin öğrendikleri kelimeleri yazı ve konuşmalarında kullanma oranlarında %61 daha fazla olduğunu biliyoruz.
Özetle; günümüz teknolojileri bize nispeten çok uygun fiyatlara, daha önce erişmemiz mümkün olmayan fırsatlar sunuyor. Ama bu fırsatların da kendi içinde dezavantajları var. Konuşarak İngilizce öğrenme yolunda en doğru ve en hızlı adımları atabilmek için programınıza başlamadan önce bir seviye tespiti yapmalı, mümkünse bir danışman yardımı almalı, kendinize uygun bir ders programını takip etmelisiniz. Ayrıca dersten önce kısa bir hazırlık yapıp, dersten sonra da tekrar ve değerlendirme yapmanız da çok işe yarayacaktır. Aksi durumda plansız, programsız başlamak sizde “Şimdi ne konuşacağız?” stresi yaratacak ve zamanla konuşma pratiğini aksatmanıza ve sonunda bırakmanıza yol açacaktır. Boş sohbet etmek de sizi çok az geliştireceği için motivasyon kaybına yol açacak ve yine aksatıp bırakmanıza neden olacak. Eğitiminizin kontrolünü elinize alıp, planlı, programlı, emin adımlarla ilerleyip doğru sonuca ulaşmak sizce de daha mantıklı değil mi?