Yoğun ve yorucu gündemlerin eksik olmadığı ülkemizde, güzel bir İstanbul öğleninden satırlarımı yazarak başlamak istiyorum. Sizler bu satırları okurken, muhtemelen ben de marmaray ile Fenerbahçe’den Sirkeci’ye geçmiş olacağım 🙂
Bu samimi girişten sonra gelelim bugün sizinle paylaşmak istediğim konuya. Bugün sizlerle bir “phrasal verb” yani öbek fiil paylaşmak istiyorum. “Make up” Öbek fiiller çoğunuzun bildiği gibi , bir fiil ve bir preposition ile oluşan ve fiilin anlamı kaybederek yeni bir anlamın ortaya çıktığı yapılar. Tıpkı kimya derslerinde de gördüğümüz yanıcı ve yakıcı özellikleri bulunan 2 Hidrojen ve 1 Oksijenin bir araya gelip söndürücü etkisi bulunan suyu meydana getirmesi gibi 🙂
Make ve up ise yanyana gelerek tam 10 anlam ortaya çıkarıyor. Şimdi bunların hepsini gelin birlikte inceleyelim.
Bahane uydurmak
He made up some excuse about the dog eating his homework.
Ödevini köpeğin yediği ile alakalı bir bahane uydurdu
Bir şiir,yazı, hikaye karalamak,uydurmak
They made up a little poem and wrote it in the card.
Küçük bir şiir uydurdular ve karta yazdılar.
Oluşturmak
Women make up 40 per cent of the workforce.
İş gücünün yüzde 40’ını kadınlar oluşturuyor.
Hazırlamak , düzenlemek
I’ll get make this prescription up for you.
Senin için bir reçete hazırlayacağım.
Bir şeyin veya özellikle paranın üstünü tamamlamak
I’m paying $500, and Dave is making up the rest.
Ben 500 dolar ödüyorum ve Dave üstünü tamamlıyor.
Barışmak
Why don’t you two forget everything and make up?
Siz ikiniz neden herşeyi unutup , barışmıyorsunuz ?
Azaltmak, daha aza indirmek
In order to make up the budget deficit we will have to increase taxation.
Bütçe açığının kapatmak için , vergiyi artırmamız gerekecek
Üretmek, yapmak
You could make up some new curtains from that material.
Bu malzemelerden yeni birkaç perde yapabilirsin.
Makyaj yapmak
They made my face up to look like a clown.
Yüzlerine, palyaço gibi makyaj yaptılar
Telafi etmek
Nothing can make up for the mistake
Hiç bir şey bu hatayı telafi edemez.