Çalkalanan ekonomi ve siyasetle son derece meşgul olan gündeme çok alakasız gözüken bir konuyla ara vermek istiyorum; yabancı dil eğitimi. Uzun yıllardır bu alanın her kademesinde çalışıp, hazırladığım video, uygulama ve kitaplarla milyonlarca öğrenciye temas etme şansı yakalamış birisi olarak bu sefer “neden İngilizce öğrenmeliyiz” değil, neden öğrenemiyoruz konusuna değineceğim. Tabi bunun pek çok sebebi ve ayrıntıları var fakat ben size en önemli üç nedeni özet olarak anlatacağım. Umarım bir çoğunuza faydası dokunur.
1. Kendimizi kurban psikolojisine sokuyoruz
Eminim şu cümleyi siz kurmadıysanız mutlaka birisinden duymuşsunuzdur. “12 yıl okulda İngilizce görüyoruz, hâlâ konuşamıyoruz.” Ben de şunu sormak istiyorum. Lise mezunu olup hâlâ çarpım tablosunu bilmeyen kaç kişi var? Üniversiteye gelip, 20 yıldır anadili olan Türkçeyi konuşup, hâlâ -de’yi, -ki’yi nerede ayıracağını bilmeyen kaç kişi var? Yüksek lisans mezunu olup da bir enstrüman çalabilenlerin oranı nedir? Sanırım bu üç örnek yeterli. Sanki okulda aldığımız her derste mükemmeliz de bir tek İngilizceyi öğrenemedik gibi hayıflanıyoruz. Okulunuz kötüydü, öğretmeniniz ilgilenmiyordu, dersler boştu, biliyorum. Geçmişi ve bahaneleri bırakalım, eğitimimizin kontrolünü elimize alalım. Bir okula gitmiş olmanız, bir kursa yazılıp taksitlerini ödüyor olmanız size hiçbir şey öğretmez. Üstüne bir şeyler koymalı, zorunlu olarak katıldığınız derslerin ve yaptığınız ödevlerin dışında da İngilizceyle muhattap olmalısınız. Bir de “en iyi yurtdışında öğrenilir de ona da imkân yok” tayfası var. O konuya bu yazıda girmiyorum.
2. İletişimsel yaklaşamıyoruz
Tarihte farklı dönemlerde yabancı dil öğretmek için farklı metodlar kullanılmıştır. Bizim okullarda kıramadığımız, ağırlıklı olarak kullanılan yöntem 100 yıl öncesine ait olan “dilbilgisi-çeviri” metodu. Adından anlaşıldığı için ne olduğunu anlatmayacağım, herkesin gözünün önüne kendi sınıfı gelmiştir. Dünyada yaygın olan son yöntemse “iletişimsel yaklaşım.” Bildiğimiz en büyük ve köklü yabancı yayınevleri kitaplarını artık bu yaklaşıma göre hazırlıyor. Yine adından anlaşıldığı gibi bu yöntem iletişime ve konuşmaya ağırlık veriyor, dilbilgisi ve çeviriye değil. Fakat şöyle bir sorunumuz var. Batılılar bu sistemi şimdiye kadarki en iyi sistem diye düşünüp, küresel olarak yaymışlar fakat araştırmalar gösteriyor ki Orta Doğu ve Asya gibi içe dönük kültürler için hiç de uygun değil. Çünkü biz kendi dilimizde bile sınıfta söz almaya, soru sormaya çekiniyoruz, hata yapmaktan, rezil olmaktan korkuyoruz. İngilizcede bu korku kat kat artıyor. Ya gramer hatası yaparsak? Ya yanlış telaffuz edersek? Ya söylemek istediğimiz kelime aklımıza gelmezse? Bunun çözümü hem İngilizceyle alakalı değil, hem de kolay değil. Kültürü değiştirmek zordur, elimizden geldikçe cesur olmaya ve rezil olmaya alışacağız.
3. Zinciri kırıyoruz
Bir çoğunuz “zinciri kırma” metodunu duymuştur. Duymayanlar için şöyle özetleyebilirim; yeni bir şey öğrenirken -ki bu genelde bir yetenek oluyor, dil öğrenme, gitar çalma, tenis oynama gibi- onu düzenli olarak aksatmadan yani zinciri kırmadan yaparsanız rahatça başarılı olursunuz. Bu yöntem o kadar meşhur oldu ki uygulama mağazalarında zinciri kırmamanıza yardımcı olacak birçok uygulama bulabilirsiniz. Bulabilirsiniz ama uygulayabilir misiniz? Çok kolay gözüken bu yöntemi uygulamanın ne kadar zor olduğunu hem kendi tecrübelerime hem de öğrencilerimden gözlemlediklerime dayanarak söyleyebilirim. Zor olmasaydı etkili olmazdı. Kolay olsa herkes yapardı. Kendinize gerçekçi bir hedef belirleyin. Hep yaptığınız gibi gaza gelip, bir hafta sonra bırakmayın. Bir saat değil, belki yarım saat, belki on beş dakika, belki beş dakika. Ama her gün, bayram seyran demeden, misafir geldi, elektrik gitti demeden uygulayabileceğiniz bir hedefiniz olsun. Ve bu hedefi aksatmadan her gün uygulayın. Haftada bir gün 2 saat çalışmaktansa, her gün 10 dakika çalışmanın daha etkili olduğunu göreceksiniz.
Bana ayrılan sürenin sonuna geldim. Özetle diyorum ki yeterince merağınız, ilginiz ve ihtiyacınız varsa, bahanelerinizi geride bırakın, çekinmeyin ve düzenli bir şekilde çalışın. Bu devirde ücretsiz veya makul ücretlerde kaynak da bol, imkân da.