Filmlerle İngilizce Öğrenmek Efsane mi?

Ne zaman İngilizcesini iyi ilerletmiş biriyle karşılaşsak, birçoğumuz heyecanla ve belki bu defa başka bir cevap alırız umuduyla ona şu soruyu yöneltiriz: “Yahu nasıl oldu da İngilizceni bu kadar geliştirdin?” Ama yine çoğu zaman, aldığımız yanıt pek farklı değildir: “İngilizce dizi, film izledim, şarkı dinledim bol bol. Öylece bir baktım şimdiki seviyeme gelmişim.” 

İlginçtir, bu cevabı defalarca duysak da, bize bir türlü inandırıcı gelmez. Öyle şey mi olur deriz içimizden, dizi izleyerek, şarkı dinleyerek dil nasıl gelişsin. Çünkü bize göre dil öğrenmek, bir tür ders çalışma işidir; İngilizce öğrenmek de, gramer detaylarında sıkıntıdan patlamadan, kuralları ve kurallara verilen örnekleri defalarca her sene yeniden defterimize geçirmeden, dilin en canlı tarafı olan diyalogları üstünkörü geçmeden olacak bir şey değildir. 

Dizi dediğin haftasonları yatağına uzanıp izlenir, “Netflix and chill” diye bir tabir bile vardır: Sadece bir şeyler izlemek ve rahatlamak. Şarkı desen yine aynı; birçoğumuz sözleri pek de umrumuzda olmadan, hayatımıza biraz ritim katsın diye dinleriz. Sonuçta öğrenmenin tamamen sıkıcı, eğlenmenin ise tamamen rahatlamaya dayalı bir şey olduğu zannıyla; öğrenmeye güç bela zaman ayırıyoruz. 

Bir de akıllarda şu soru oluyor ister istemez: Dizi/film izlerken elimde not defteri tutup, dakika başı sözlüğe mi bakayım? O şekilde tadı kalmaz ki! Bu serzenişte de pek haksız sayılmayız aslında, çünkü bu işin zahmetli oluşunun yanında, izlediğimiz içerikte geçen hangi ifadelerin o anki seviyemiz için daha öncelikli olarak öğrenilmesi gerektiğini bilmemiz de zor olacak. Buna rağmen uğraşsak da bu, daha az kullanılan ifadelere takıldığımız için, vakit ve enerji kaybına, çabamızın bize yararını az gördüğümüz için de motivasyon kaybıyla sonuçlanabilir.

Peki ama, bunca şeyi neden saydım şimdi? Yoksa İngilizcesini geliştirmiş insanlar aslında başka gizli sırlarla bu dili öğreniyor ama bize hep aynı efsaneyi mi anlatıyorlar? Aslında dizilerle dil öğrenmeye çalışmak vakit kaybı mı? Hayır, öyle değil. 😊 Size şimdiye kadar bu cevabı vermiş olan kişilerin çoğu muhtemelen gerçekten bu yöntemle dilini geliştirdi, en azından bu yol, tek başına olmasa da dillerine eklemek adına onlara çok şey kattı ve geleneksel yolla, dili ders kitaplarından öğrenenlere fark atmalarını sağladı. 

Bu yüzden, “Dizi izleyerek, şarkı dinleyerek dil öğrenmek” hiç de efsane değil. Çünkü yaşanılan dil orada. Kelimeleri sözlükte, satırlarda, ekranda görerek tanımaya çalıştığınızda onlarla ve anlamlarıyla kurabileceğiniz bağ, samimiyet kısıtlı. Onları canlı kanlı halleriyle bir bağlam içinde duyduğunuzda ise çok şey değişiyor. Bir yakınlık kuruyorsunuz ve artık kelime ya da ifadeler sınıfa misafir olarak gelmiş yabancı ve dolayısıyla tekinsiz, çekindiğiniz bir öğrenci olmaktan çıkıp, kırk yıllık dostunuzmuşçasına korkmadığınız, çekinmediğiniz ve sahiden tanıyıp içselleştirdiğiniz şeyler haline dönüşüyor. O kelime ya da ifadelerde ne sıklıkla buluşursanız, doğallıkla size o kadar az yabancı geliyorlar. Bir süre sonra onları kullanırken kendinizi “yabancı dilde” konuşmaya “çabalıyor” gibi değil de, sadece ana dilinizden başka kelimelerle, ama yine size yakın olan kelimelerle, rahatlıkla derdinizi ifade ediyor buluyorsunuz. Zira İngilizce, global olmasının avantajı olarak diğer dillere kıyasla daha fazla öğrenen herkesin dili ve iyi öğrendiğiniz sürece onu kullanırken “bir başkasının dilini, yabancı bir dili” konuşuyor, kullanıyor değilsiniz. Hatta hata yaptığınızda en az ayıplanacağınız, en az yargılanacağınız dil yine İngilizce. Onu şu ya da bu seviyede öğrenip kullanmaya başladığınızda, yaptığınız şey sadece bir diğer dilde, sizi anlayabilecek kişilerin defalarca kat arttığı bir dilde ifade etmek. Size birkaç beden büyük gelen bir kıyafeti değil de, üzerinize göre ayarlaması mümkün olan bir kıyafeti giymek gibi İngilizce konuşmak 😊

Eğer bu dili öğrenmede dizi, film ve şarkıların rolünü biraz açabildiysek; şimdi yazımızın Voscreen nedir ve bu konuda bize nasıl destek olabilir kısmına geçebiliriz 😋

Nedir Bu Voscreen, Nasıl Kullanılır?

Anlatmaya damardan girecek olursak, 2016 yılı verilerine göre 74 farklı ülkeden, 1.2 milyon kullanıcının kullandığı bu program, Türk yapımı. Kurucusu Deniz Dündar. Kendisi programı şöyle tanımlıyor: “Türkiye’nin ilk küresel dijital markası olan VoScreen, altı yaşına kadar ana dilini öğrenen bir öğrencinin karşılaştığı bütün içerikleri bünyesinde barındıran koca bir okyanus.” Programın kurucu ekibi eğitimde fırsat eşitliği ilkesiyle yola çıkmış, kuruluşundan bu yana yatırımcıların ısrarına rağmen program, oyun formatında kullanıcılara ücretsiz olarak sunulmuş. 

İçeriğinde en fazla on beş saniyelik film, dizi, belgesel ve şarkılardan alınmış kesitler var. Bunlar en az bir kelimelik, en fazla 3-4 cümlelik video kesitleri. Video oynadıktan sonra karşınıza iki seçenek çıkıyor; oyun size siz o ifadenin çevirisini işaretlemeden önce altyazı isteyip istemediğinizi soruyor. Seçeneğinizi belirttikten sonra da ifadenin ana dilinizdeki çevrilmiş iki seçeneği arasından doğru olduğunu düşündüğünüz şıkkı işaretliyorsunuz. 

Uygulamanın daha detaylı özelliklerinden bazılarına değinelim. Bunlardan bana kalırsa en önemlisi, seviye seçebiliyor olmanız. İkincisi ise izleyeceğiniz video kesitlerini (gramer, şarkı, çocuklar için videolar…) seçebiliyor olmanız. 

Voscreen marka ambleminin hemen solundaki “choose” butonuna tıkladığınızda, karşınıza beş farklı kategori ve kategorilerin altında da farklı seçenekler çıkıyor. VoStep, seviyenizi seçtiğiniz kısım. voStructure, dil bilgisi kurallarını, bazı yapıları çalışmanız için özel olarak hazırlanmış. voRhythm’de kelime sayısını tercih ediyorsunuz, voKids ise oyunun çocuklar için olan kısmı. 

Uygulama sadece İngilizcesini geliştirmek isteyenleri düşünmekle kalmamış, kurucusunun da bir İngilizce eğitmeni olmasından nasibini alarak, eğitmenlerin öğrencilerini takip edebileceği bir platform olarak düzenlenmiş. 

Profilinizdeki “observations” kısmından, eğitmeninizin oluşturduğu takip listelerine dahil olmanız mümkün. 

Ayrıca karşınıza çıkan videoları video listelerinize ekleyip, daha sonra tekrar izleyebilirsiniz.

“Stats”/ istatikler bölümünden oynama sıklığınıza, yanlış ve doğru yapma oranlarına bakabilirsiniz. 

Uygulama kullanımı gayet rahat, arayüzü sade ve dolayısıyla dikkat dağıtmaktan uzak bir dil öğrenme oyunu, kullandıkça özelliklerini kendiniz de keşfedebilirsiniz fakat burada asıl önemli olan, telefon app’i olarak da GooglePlay ve AppStore’da da bulabileceğiniz bu uygulamayı, eğer faydalı bulduysanız; birkaç kere oynayıp unutmak yerine, az da olsa devamlı olarak kullanmak. Neden olmasın, biraz sabırla devam ederseniz “Yahu sen nasıl oldu da İngilizceni bu kadar geliştirdin?” sorusunu soran değil alan kişilerden biri de siz olacaksınız.

Bol şans! ☺️