Hangi dilde olursa olsun , bir şeyler yazıyorsanız bunun en sıkıntılı kısmı kelime kontrolüdür diyebiliriz 🙂 İngilizce de ise durum bazen biraz daha karmaşık bir hal alabiliyor. Yazım dışında konuşma sırasında da yanlış kullandığınız bir harf sizi bulunduğunuz ortamda gülünç hatta zor bir duruma düşürebiliyor.
İngilizce, birbirine benzeyen ancak farklı şekilde hecelenen birçok kelime ile doludur. Ayrıca, yanlış kullanıma çok uygun birbirine benzer fakat anlamları birbirine tamamen zıt kelimelerde vardır. Sizler için İngilizce’de en yaygın ve yanlış olarak kullanılan kelimeleri paylaşıyoruz.
Advice/Advise : İşte başladık. Karşımızda en çok karıştırılan hatta bilinmeyen diyebileceğimiz iki kelime.
Advice, tavsiye anlamına gelir ve isimdir.
Advise, tavsiye etmek anlamında ve fiildir. Hatta hem iki cümlede kullanalım ki farkı görelim 🙂
What is your advice ? – Tavsiyen nedir ?
What do you advise ? – Ne tavsiye ediyorsun ?
Affect/Effect : Yukarıdakiyle aynı kategoriye girebilecek bir başka örnek diyebiliriz.
Effect kelimesi , etki anlamına gelip isim halindeyken ,
Affet kelimesi, fiil olup etkilemek anlamındadır.
Nobody knows the long-term effects of global warning – Hiç kimse küresel ısınmanın uzun dönemli etkilerini bilmiyor.
You really try to affect my decision – Gerçekten benim kararımı etkilemeye çalışıyorsun.
Among/Amongst : Anlamsal olarak bir farkları olmayıp , Among çoğunlukla American English kategorisinde , Amongst ise British English kategorisinde yer almaktadır. İkiside doğru kullanım olup , çoğu American English kullanıcısı için Amongst gereksiz gelebilir.
Among/Between : Bizler gibi ikinci yabancı dili İngilizce olan kişilerin karıştırdığı bir diğer kelime çifti. İki kelime de aslında arasında anlamında gelmektedir. Bununla beraber ;
Among daha geniş gruplar veya ifadeler için arasında demekken,
Between iki grup veya ifade arasında kullanılır. Heme iki örnekle açıklayalım 🙂
I saw a few familiar faces among the crowd. – Kalabalığın arasında tanıdık birkaç yüz gördüm.
Hold the needle between your finger and thumb. – İğneyi parmağınızla başparmağınız arasında tutun.
Assure/Ensure/Insure : O zaman gelelim 3 ü 1 arada grubumuza 🙂 Hepsinin içerisinde “sure” kelimesi olması kafa karıştırabiliyor. Aslında anlamları da birbirine çok uzak olmasa da detayları bilmek her zaman bizim için faydalıdır.
Assure , bir fiil olup temin etmek, sağlamak, inandırmak
Ensure , yine sağlamak anlamı olup bununla beraber garanti etmek,
Insure , ise yukarıdaki iki fiilin de anlamlarına sahip olup bunun yanında sigortalamak anlamına gelir.
She assured me of her support. – Desteği konusunda beni inandırdı.
Our new system ensures that everyone gets paid on time. – Yeni sistemimiz herkese zamanında ödeme yapılmasını sağlıyor.
Have you insured the car? – Arabanı sigortaladın mı ?
Breath/Breathe : Yine bir harfin kelimenin isim ve fiil olma durumunu değiştirdiği bir örneğimiz.
Breath , isim olup nefes anlamına gelirken
Breathe, nefes almak anlamında kullanılır.
Take a deep breath – Derin bir nefes al.
She could hardly breathe – O neredeyse nefes alamıyordu.
Capital/Capitol : Aslında birçoğumuz Capital kelimesini biliyor ama bu Capitol nerden çıktı diyebilirsiniz hemen açıklayalım 🙂
Capital’in birkaç anlamı vardır. Büyük harf, para, sermaye veya hükümet koltuğunun bulunduğu bir şehir anlamına geliyor.
Capitol ise çok spesifik bir anlama sahip olup , Washington DC’deki ABD Kongresi’nin merkezi veya Jupiter Tapınağı. Artık bol bol kullanırsınız 🙂
Complement/Compliment : İşte anlamında tamamen değiştiği iki kelime daha.
Complement kelimesi , complete fiili kökünde gelip , tamamlayıcı bütünleyic şey anlamına gelirken,
Compliment ise iltifat anlamına gelmektedir.
The candidates are chosen to complement each other. – Adaylar birbirini tamamlayıcı şekilde seçilirler.
It is a compliment to be compared to her. – Onunla karşılaştırılmak bir iltifattır.
Disinterested/Uninterested : Burada da iki ön ekin kelimeye kattığı farklı anlamı görebiliyoruz.
Disinterested , daha çok tarafsız anlamında kullanılırken,
Uninterested , ise herhangi bir konuya karşı duyarsız ve ilgilenmeyen anlamına geliyor.
Bununla ilgili olarak aşağıda bir videoda paylaşmak istiyorum.
Defence/Defense : Buradaki fark ise yine sadece American veya British ayrımından geliyor.
Defense , American English bir kullanımken,
Defence, çoğunlukla British English olarak kullanılır ve savunma anlamına gelmektedirler.
Emigrate/Immigrate : İki kelime de aslında göç etmek anlamına geliyor. Ama aralarında önemli bir ayrım bulunuyor.,
Emigrate , bir yerden göç etmek derken,
Immigrate , bir yere göç etmek anlamına geliyor. Türkçe’de ise biz bunu bir -e ve -den eki ile yapıyoruz 🙂 Hemen örneklerimizi de verelim o zaman.
He emigrated from Canada sixty years ago. – Altı yıl önce Kanada’dan göç etti.
She immigrated to Ireland in 2004. – 2004 tarihinde İrland’ya göç etti.
E.g. / I.e. : Bu iki Latince kısaltama da en çok karıştırılan ve birbirinin yerine kullanılan kelimelerdir.
E.g. , örneğin anlamına gelirken,
I.e. , yani anlamında kullanılır.
Empathy/Sympathy : Günlük konuşmada çokça duyduğumuz hatta anlamını bildiğimiz iki kelime
Empath , başka bir kişinin bakış açısını veya duygularını anlama yeteneğidir.
Sympath, bir başkasına duyulan acıma hissidir. Tabi bir sempati anlamı var.
Farther/Further : Buradaki fark ise çok değişik. Aslında ikisi de uzak anlamına geliyor.
Farther, daha çok fiziksel mesafeler için uzak anlamına gelirken,
Further ,fiziksel mesafe anlamına ek olarak, aynı zamanda soyut kavramlar için kullanılıyor. Şöyle ki ;
The children were too tired to walk any farther. – Çocuklar daha fazla yürüyemeyecek kadar yorgundular.
His problems started a lot further back than his divorce. – Problemleri boşanmalarıdan çok daha önce başladı
Flaunt/Flout : Biraz daha orta ve ileri düzey kelimelerden olan bu ikili de telaffuz edilirken sanki aynı kelimeymiş gibi bir durum ortaya çıkabiliyor. Ama öyle değil 🙂
Flaunt, gösteriş yapmak, veya hava atmak anlamına gelirken
Flout, umursamamak, küçümsemek yada yasalara uymamak gibi bir anlama geliyor.
Lawrence didn’t flaunt his wealth – Lawrence servetiyle övünmedi.
Many motorcyclists flout the law by not wearing helmets. – Birçok motosikletçi, kask takmamakla yasayı çiğniyor.
Gaff/Gaffe : Yine İngilizce’nin arka odalarından iki kelime. Telafuzzları neredeyse birebir aynı fakat anlamları farklı.
Gaff , uzun saplı bir mızrak veya kanca türü olarak geçerken,
Gaffe, bizim asıl bidiğimiz ve Türkçede de bolca kullandığımız gaf yani pot kırma anlamına geliyor.
Gray/Grey : Nedir bu American ve British English’ten çekitiğimiz dediğinizi dutyar gibiyim 🙂
Gray , grip anlamında American English bir kullanım olup,
Grey, British English kullanımıdır.
Historic/Historical : Türkçe bir sözlüğe yazdığınızda ikisininde karşılığı tarihi olarak gelecektir. Fakat kullanım yerleri biraz daha değişiktir.
Historic , ünlü, önemli veya etkili anlamına gelirken,
Historical , daha çok tarihle alakalı tarihsel şeylerin ifadesinde kullanılır.
Today is a historic day. – Bugün tarihi/önemli bir gün.
Many important historical documents were destroyed when the library was bombed. – Kütüphane bombalandığında birçok önemli tarihi belge imha edildi.
Imply/Infer : Sanki şunu duyar gibiyim 🙂 Bu kelimelerin ne telaffuzu ne de anlamı aynı. Haklılık payınız var.
Imply , birşeyi doğrudan söylememek yani ima etmek anlamına gelirken
Infer , doğrudan söylenmeyen birşey çıkarmak gibi bir anlama geliyor. Yani ikisinin de içinde bir doğrudan olmama durumu var 🙂
Are you implying (that) I’m fat? – Şişman olduğumu mu ima ediyorsun?
I inferred from her face that she wanted to leave. – Yüzünden ayrılmak istediğini anlamını çıkardım.
It’s/Its : İşte geldik İngilizce tarihinin en çok karıştırılan ve özellikle sınavlarda puan kırılan noktasına 🙂
It’s , it ve is kelimelerinin bir araya gelmesi,
Its ise , onun anlamına gelen bir sahiplik zamiridir.
It’s a cat – Bu bir kedi
The company will solve its own problem – Şirket kendi problemini çözecek
Lay/Lie : Telaffuz sırasında sadece tek bir harfin oynadığı ve anlamların çok farklı olduğu iki kelime.
Lay , esas olarak koymak,yerleştirmek gibi bir anlama gelirken
Lie , ise özellikle yalan ve yalan söylemek olarak kullanılan bir kelimedir. Ama her iki kelime de uzanmak( yatmak ) anlamında kullanılabilir.
She laid the baby on the bed. – Bebeği yatağa yatırdı.
He lied to me – Bana yalan söyledi
Lead / Led : Eğer kelimeleri biliyorsanız içinizde şunu demişsinizdir. “Eee bunlar fiilin 1. ve 2. hali.” Çok doğru söylüyorsunuz ama bir de farkları var 🙂
Lead , aynı zamanda kurşun anlamına da gelirken,
Led , ışık yayan diyot demek oluyor 🙂
Learned/Learnt : Her ikisi de öğrenmek fiilinin ikinci ve üçüncü hali diyebiliriz ,ama ;
Learned , American English kullanımı olup
Learnt, British English olarak kullanılmaktadır.
Loose/Lose : Ey bir harf sen nelere kadirsin diyoruz yeniden 🙂
Loose kelimesi sofat olarak gevşek, fiil olarak gevşetmek salı vermek anlamına gelirken
Lose ise , temel olarak kaybetmek anlamına geliyor.
There were some loose wires hanging out of the wall. – Duvardan sarkan bazı gevşemiş teller vardı.
He lost his keys again – Anahtarlarını tekrar kaybetti
Principal/Principle : Bu iki örneğimizde de yine telaffuzları birbiri ile aynı fakat anlamları farklı bir durumumuz var.
Pricipal , isim veya sıfat olarak kullanılabiliyor ve en çok “müdür” anlamında kullanılıyor. Sıfat olaraksa önemli anlamına geliyor.
Principle , bir şeyin ilke veya esası olup , Türkçe’mize de prensip olarak girmiş bir kelime 🙂
He was called into the principal’s office. – Müdür odasına çağrıldı
She doesn’t like surprise parties as a matter of principle. – Prensip olarak süprizlerden hoşlanmaz
Inquiry/Enquiry : Her iki kelimede birebir aynı anlama geliyor. Peki o zaman farkları nedir ? Tabi ki yine American ve British farkı.
Inquiry , American English,
Enquiry ise British English olarak kullanılıyor.
Stationary/Stationery : İşte tam da YDS sınavında sorulacak bir kelime diyebileceğim türden 🙂 Şanslısınız ki bu yazıyı okuyorsunuz 🙂
Stationary , sabit , hareket etmeyen anlamında kullanılıyor.
Stationery , özellikle kaliteli kağıt,zarf veya kırtasiye malzemesi anlamına geliyor.
Than/Then : Telaffuzları aynı olan ve yine kafa karıştıran kelimeler listesinin en tepelerinde yer alan iki kelime.
Than , karşılaştırma cümlelerinde kullanılan bir ek olup,
Then ise sonra,ondan sonra anlamına gelmektedir.
He is more successful than you – O senden daha başarılı.
Let me finish this job, then we’ll go. – Bu işi bitireyim, sonra gideceğiz.
Their/There/They’re : Bir 3 ü 1 arada daha 🙂 Söylerken birbirine çok yakın şekilde ağzımızdan çıkan bu üçlünün hemen farklarına geçelim.
Their , onların anlamına gelen bir sahiplik zamiri
There , orada anlamına gelen bir yer ifadesi
They’re ise they ve are kelimelerinin kısaltması diyebiliriz.
This is their problem – Bu onların sorunu.
I will call you when I get there – Oraya vardığımda seni arayacağım.
They’re the best – Onlar en iyisi
To/Too : Sonlara doğru yaklaşırken bir başka ikiliye geldik.
To , hem bir yere yönelme anlamında kullanılan bir preposition, hem de fiillerin başına gelip onları mastar haline çeviren bir ektir.
Too , ise bir şeyi onaylama anlamında kullanılan -de,da bir pekiştirme ekidir.
He walked to school – Okula yürüdü
I want to study – Ders çalışmak istiyorum
He likes Math, too , O da matematiği seviyor
Toward/Towards : İki kelime de “-e,a doğru” anlamına gelen bir yönelme ekidir. Farkları ;
Toward , American English,
Towards, ise British English olarak kullanılır.
Who’s/Whose : Son olarak da bu ikiliye geliyoruz.
Who’s , who ve is kelimelerinin bir kısaltması olup,
Whose , Kimin anlamına gelen bir soru kelimesidir.
Who’s he ? – O kim
Whose bag is this? – Bu çanta kimin ?
Diyerek bir yazımızı daha noktalıyoruz. Sizin de eklemek istedikleriniz varsa bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz. Haftaya görüşmek üzere 🙂