Hangi ebeveyn erken yaşlarda çocuğuna İngilizce öğretmek istemez ki? Çoğu anne-baba bunun için can atıyor ama nereden başlayacakları ya da nasıl bir yol izlemeleri gerektiği konusunda kafaları karışık. Çok iyi İngilizce biliyor olabilirsiniz ya da hiç bilmiyor olabilirsiniz ama yine de evde çocuğunuza İngilizce öğretebilirsiniz.
Dikkat etmeniz gereken en önemli şey, İngilizce öğretmeyi hedeflediğiniz yaş grubunun çocuk olduğu ve yetişkinlerden farklı bir öğrenme yolu izleyecekleri. Çocukların dikkat aralığı kısıtlıdır, dolayısıyla onları dakikalarca oturtup ders anlatamazsınız. Bu yüzden çocuklara dili öğretirken bilginizden daha çok onlara yaklaşımınız, çocukların İngilizceye olan bakış açılarını etkileyecektir. İşin içine eğlence katmalısınız, çocuk bir şeyler öğrendiğinin farkına varmadan keyif alarak dili öğrenmeli. Yaptıkları hataları sürekli düzeltmek yerine, yapabildiklerine odaklanıp güçlü yönlerini yüceltip, daha fazla öğrenmeye çocuğu teşvik etmelisiniz. Sürekli hatalarını düzeltmek çocuğun denemekten vazgeçmesine sebep olur, bu da isteyeceğimiz son şey olur sanırım.
Elbette çocuğumuzun dil gelişimi zaman alacak. Bu yüzden sabırlı olmalıyız. Nasıl ki çocuğun ana dilini öğrenmesi zaman aldıysa ikinci bir dili edinmesi, içselleştirmesi de zaman alacaktır.
Peki evde çocuklara İngilizce öğretmek için neler yapabiliriz?
Yapabileceklerimizi sıralamadan önce bir uyarıda bulunmak istiyorum: hani dedik ya bilseniz de bilmeseniz de evde çocuklara dil öğretebilirsiniz diye, işte tam da bu noktada şuna dikkat edelim, eğer telaffuzunuzda sorun varsa çocuğa da hatalı öğretmeyin. Çünkü hatalı bir öğrenim geçmişindense, hiç öğrenmemesi daha iyi olacaktır. Çünkü öğrenilmiş hataları düzeltmek çok zaman alıyor.
1. Beraber öğrenin!
Eğer İngilizcede kendinizi yeterli hissetmiyorsanız ya da yanlış öğretmekten korkuyorsanız o halde beraber öğrenin, hem birlikte vakit geçirmiş hem de bu zamanı en etkili şekilde değerlenmiş olursunuz. Merak etmeyin, birlikte eğlenerek öğrenebileceğiniz kanallardan da yazının devamında yer yer bahsedeceğim 😉
2. İngilizce saati belirleyin!
Çocuklar belirli bir rutine ayak uydurabilirler. Hatta çocuk gelişiminde önemli yere sahip olan rutinler, çocukların kendilerini güvende hissetmelerini sağlar. Birlikte İngilizce öğrenebileceğiniz bir zaman dilimi belirleyin. Mesela okuldan geldikten sonra olabilir ya da akşam yatmadan önce bir on, on beş dakikalık okuma saati olabilir.
Benim de bir oğlum var ve şu an 7 yaşında. Okuldan geldiğinde hayatta bir şey yapmak istemez. O yüzden onun da eğlenebileceği, mutlu olduğu, yatmadan önceki zaman diliminde İngilizce kitap okuyoruz. Daha küçükken yatmadan önce İngilizce on dakikalık çizgi film izliyorduk. Bazen de şarkı söylerdik. Kimi zaman da resim yapardık ve resimdeki renkleri İngilizce söyleyerek ya da nesneleri İngilizce anlatarak pratik yapardık. Bu süreçte hem o hem de ben çok eğlenirdik.
Bu aşamada belirlediğiniz saatte bir etkinlik seçerken çocuğun sesine kulak verin, eğer istemiyorsa zorlamayın. O şarkı söylemek istiyorsa şarkı söyleyin mesela, illa kitap okunacak diye tutturmayın. Çocukcağızı küstürürsünüz benden söylemesi.
3. Kitap okuma saatinizi İngilizce yapın!
Daha çok küçük yaşlarda çocuklarımızın beyin gelişimini görsel, işitsel anlamda zenginleştirmek adına onları kitaplarla tanıştırıyoruz. Çocuk kitaplarında çok büyük resimler ve iri puntolu yazılar çocuğun kısa olan dikkat aralığına göre hazırlanmış oluyor. Aynı şey İngilizce kitaplarda da geçerli.
Bir sayfada kocaman, parlak renkli bir resim ve tek bir kelimeyle kocaman bir sayfa tamamlanıveriyor. Çocuğun seviyesine uygun kitaplar seçebilirsiniz. Yeni başlayanlar için Roger Hargreaves’in Mr. Men serisini önerebilirim. Eric Carle’ın yazdığı The Very Hungry Caterpillar kitabı da yeni başlayanlara uygun.
Kitap okuma saatini nasıl değerlendirmeli?
Okumaya başlamadan önce ilk sayfadaki resme bakarak, heyecanla “Oh, my God! Look at that!”, “What is this?” gibi cümlelerle çocuğun dikkatini resme toplayabilirsiniz. Ardından okuyup ilerledikçe konusuna göre “How many?”, “How?”, “What color?” gibi sorularla ilgisini canlı tutup “Wow!”, “Very big, very small” gibi sıfatlar kullanıp ünlemlerle çocuğu harekete geçirebilirsiniz. 🙂 Okuduğunuz kitaptaki yeni öğrendiğiniz şeyleri göstererek oyun yoluyla pekiştirebilirsiniz. Örneğin, kitapta renkleri öğrendiniz. “Show me the red, blue…” diye odanın içindeki renkleri işaret ederek renk bilgisini pekiştirebilirsiniz.
Daha büyük yaş gruplarında veya ileri seviyedeki çocuklara okuduğunu anlama soruları ya da hikayenin devamını tahmin edebilmesini teşvik edecek sorular sorabilirsiniz.
Oğlumun seviyesi biraz ileri olmasına rağmen (sonuçta hâlâ çocuk) sayfayı okuduktan sonra karakterlerin renginden, sayısından, duygusal durumlarından konuşuruz. Ardından da bilgi sorularını sorarım ya da onun hikaye hakkındaki fikrine danışırım.
İngilizce okuyacak kadar İngilizcemiz yoksa?
Biliyorsunuz İngilizce yazıldığı gibi okunan bir dil değil maalesef. Bu yüzden kelimenin sesletimini doğru yapabilmek çok önemli. Sizin yeteri kadar İngilizce bilmiyor olmanız çocuğunuzu bu dil konusunda eğitemeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Bu çağda yaşadığımız için o kadar şanslıyız ki, faydalanabileceğimiz bir sürü kaynak var! Kitapları siz okuyamasanız da, okumak istediğiniz kitapların sesli versiyonları var. Kimi kitabın hemen sağ kısmında dışarı ses aktaracak hoparlörlü sistemleri var, bunun dışında YouTube’da seslendirilmiş kitaplar var. Ayrıca Storytel var.
Biz hemen sağ tarafında kendinden hoparlörü olan kitaplardan denedik, hoşumuza da gitti açıkçası. Sayfayı okurken arkadan da hoş notalar duyuyorsunuz. Sayfada şarkı varsa, melodisiyle öğrenebiliyorsunuz. Storytel de kullandık, hâlâ da kullanıyoruz ve çok seviyoruz. Faydasını göreceğinizden eminim, ufak adımlarla başlayın. Amacımız çocuğa bütün İngilizceyi tek seferde yüklemek değil, dili içselleştirmesi ve tıpkı anadilinde olduğu gibi eğlenerek, öğrenme sürecini doğallaştırarak dili edinmesini sağlamak.
4. Şarkıları deneyin!
Çocuklar ritme, kafiyeli seslere, yansıma seslere ve en çok da harekete bayılırlar. Dolayısıyla şarkılardan yardım alabilirsiniz. YouTube’dan “nursery rhymes, nursery songs” şeklinde aratarak şarkılara ulaşabilirsiniz.
Benim beğendiğim ve oğlum için kullandığım birkaç YouTube kanalını sizinle de paylaşmak istiyorum, seveceğinizden ve faydasını göreceğinizden eminim:
Şarkıyı videolarla dinlediğiniz zaman, sadece kafiye olmaktan, yansıma ses olmaktan çıkıp anlam kazanmaya başlıyor. Çünkü videolarda şarkının anlamını canlandırıyorlar ve hem görsel olarak hem de işitsel olarak çocuğu dile hazırlıyor bu videolar. Böylece çocuğun dinleme becerisini görsellerle desteklemiş oluyorsunuz. Hatta bazı şarkılarda duyduğunuz kelimeyi tekrar etmeniz ya da hareketlerle göstermeniz bekleniyor. Böylece çocuk eğlenerek yeni kelimeler öğreniyor. Hemen bir örnekle ne demek istediğimi açmak istiyorum:
Super Simple Songs kanalında “one little finger” diye bir şarkı var ve bu şarkıda çocuğun istenilen komutları dinleyerek komutlara uyması bekleniyor. Bu sayede çocuk o komutları çeviri vs. yapmadan tıpkı ana dilinde olduğu gibi öğreniyor.
5. Oyun oynayın!
Çocuklar oyunlara bayılırlar. İtiraf etmeliyim ben de çok seviyorum 🙂 Oğlumla oyun oynarken kimin daha çok eğlendiğine karar veremeyeceğinizden eminim.
Çocuklar fiziksel olarak da dahil olabildikleri oyunları daha çok severler. Bu yüzden “Simon says” oyununu oynayabilirsiniz. Ve bu oyunu birçok konuya uyarlayabilirsiniz. Mesela konumuz vücudun bölümleri olsun. Şöyle komutlar verebilirsiniz: Simon says touch your nose! Simons says touch your ears! Komuta uymayan oyundan çıkar. En son kalan oyunu kazanır.
Flashcard kullanabilirsiniz, şimşek kart diye de arayabilirsiniz. Bir yüzünde görsel diğer yüzünde kelimenin anlamı olur. Çocuk tahmin etmeye çalışır ya da bu kartlarla eşleme oynayabilirsiniz.
Eğer çocuğunuzun okuma yazması varsa “hangman” yani bizdeki adam asmaca oyununu oynayabilirsiniz. Çok İngilizce bilgisi olmadığını düşünüyorsanız, bildiği konulardan kelimeler seçerek oyunu eğlenceli hale getirebilirsiniz. Böylece konu tekrarı yapmış kadar olursunuz.
6. Çizgi film izleyin!
Çocuklara göre hazırlanmış olan çizgi filmler kısa sürer. Ekran saatinin bir kısmını İngilizce çizgi film izleyerek geçirebilirsiniz. Çizgi filmler anadilde de çocuğa dili öğretmeyi hedeflediğinden, kelimeleri gösterir ve defalarca tekrar ettirirler. Örnek veriyorum, çizgi filmde “treasure” kelimesi anahtar kelime seçilmişse çizgi filmdeki karakter defalarca bu kelimeyi kullanılır. “Where is the treasure?” “Whose treasure is this?” gibi kelimeyi cümle içinde de görürüz. Çocuğun İngilizceyi öğrenmesini hem görsel hem de işitsel olarak desteklemiş oluruz. Çizgi filmlere alıştıktan sonra yaşı ilerledikçe İngilizce animasyon filmler de izleyebilirsiniz. Biz oğlumla: Peppa Pig
ve Pocoyo hayranıyız.
İngilizcesine inanılmaz katkısı oldu bu iki çizgi filmin. Bizdeki bazı çizgi filmler gibi gürültülü olmadığından, siz de izlerken dinlenebilir, çocuğunuzla bir şeyler öğrenirken eğlenceli zaman geçirebilirsiniz.
Bu bilgileri deneyimleyip bizlerle paylaşman çok güzel. Başarılarının devamını dilerim 🙂
Çok teşekkür ediyoruz, vakit ayırıp okuduğunuz ve geri bildirimde bulunduğunuz için sağolun. Bol İngilizceli günler dileriz 🙂
Mihribancım çok teşekkür ederim bu güzel yazın için hemen kaydettim Bende en kısa zamanda uygulamaya geçeceğim 😍
Rica ederim, umarım faydalı olur. Ben teşekkür ediyorum zaman ayırıp uygulamaya koyacağın için canım 🙂
Merhabalar,
Emeğinize sağlık. Çok faydalı bir paylaşım olmuş. 3 yaşında oğlum var onunla Super Simple Song’daki şarkıları dinliyorduk. Simon says’i hiç düşünmemiştim. Süper oldu. Teşekkürle başarılar
Merhabalar Fuat Bey, kıymetli zamanınızı ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederiz. Faydalı olabilmesine çok sevindim. 3 yaşında bunları yapıyor olmanız harika! İnsan her yaşta öğreniyor ama erken yaşta başlayınca ‘ediniyor’ ve hayatının bir parçası haline getiriyor. Bizim oğlan Simon Says’e bayılıyor, umarım sizde de işe yarar 🙂 Sağlıcakla kalın, bol İngilizceli günler diliyoruz.
سلام .ممنون از اطلاعات خوبی که با ما به اشتراک گذاشتید واقعا همونی بود که من دنبالش می گشتم ممنون از شما