Bir önceki blog yazımda İngilizce öğrenmenin sebeplerinden biri olarak kaliteli seyahat etmeyi de saymıştım. Kendini güvende hissetmek, havaalanında ve kalma yeri için işlemleri halletmek, gezerken yolumuzu daha kolayca bulmak gibi seyahatimizi rahatlatacak unsurlar için birçok ülkede, belirli kalıpları bilmek oldukça işimize yarayacaktır. Şimdi gelin seyahatimiz esnasında bilmemiz ya da kullanmamız gerekebilecek İngilizce ifade ve kelimelerden bazılarına birlikte bakalım.
1.Havalimanı ve Gümrük Geçişi (At the Airport and Passing the Customs Office)
Kendi ülkenizden uçağa bindiniz ve gitmek istediğiniz ülkeye vardınız. Artık levhalarda Türkçe bilgilendirmeler yok. Bilmeniz gereken en basit kelime ve ifadelerle başlayalım:
- Domestic Arrivals: Yurtiçi varışlar
- International Arrivals: Uluslararası varışlar. Uçaktan indiniz, havaalanına girdiniz ve bu iki levhayı (domestic ve international) gördünüz. Yurtdışından geldiğiniz için, gitmeniz gereken yön “international arrivals” kısmı olacaktır.
- Baggage claim: Bagaj teslim. Eğer uçak altına da bagaj verdiyseniz, havalimanından ayrılmadan önce bu levhanın işaret ettiği yeri bulmaya ihtiyacınız olacak.
- Where are the toilets? Tuvaletler ne tarafta?
- Where is the lost property office? Kayıp eşya bürosu nerede?
Ülkeden ülkeye gümrükten geçişinizin kolaylığı değişse de, gümrük görevlilerinin sorduğu sorular ve beklediği yanıtlar pek değişmez. Örneğin:
- May I see your passport? Pasaportunuzu görebilir miyim?
- Sure, here it is. Tabii, buyrun.
- Where are you from? Nerelisiniz?
- I’m from Turkey. Türkiye’denim.
- What is your aim/purpose of visit? (Ülkeyi) ziyaret sebebiniz nedir? Olası cevaplar:
- I am on vacation. / I came for the holidays. Tatil için geldim.
- I am just travelling around. Sadece gezi amaçlı buradayım/ sadece seyahat ediyorum.
- I’m here for business. İş için buradayım.
- I came to visit a friend of mine. Bir arkadaşımı ziyarete geldim. (Bu cevabı verdiğinizde arkadaşınızın adresini isteyebiliyorlar, arkadaşınız sizi havalimanından alacak da olsa adresi hazırda bulundurmanız kolaylık sağlayacaktır.)
- I’m here for education. Eğitim amaçlı geldim.
- How long is your stay? Ne kadar kalacaksınız?
- Olası cevaplar: A week, five months, for two years… Bir hafta, beş ay, iki yıl…
- Did you already arrange your accommodation? Kalacağınız yeri ayarladınız mı?
- Yes, I arranged it. / Yes, I did. Evet, ayarladım.
- Where you’ll stay during your visit? Ziyaretiniz süresince nerede kalacaksınız?
- Cevaben: I’ll stay at my friend’s house, here is the address. (Arkadaşımın evinde kalacağım, adres şurada.) Veya,
- I’ll stay at the hotel named …. (Şu isimdeki otelde kalacağım.)
2.Ulaşım (Transportation)
Havalimanında gümrükten, güvenlikten geçtiniz; artık şehir ya da ülkeyle yüzleşme zamanı. Eğer sizi havalimanından alacak biri yoksa, etrafınızdaki insanlara ya da havalimanından ayrılmadan önce danışmaya sorarken ihtiyaç duyabileceğiniz bazı cümleler:
- Excuse me sir/madam, can you help me please? Afedersiniz beyefendi/hanfendi, acaba bana yardımcı olabilir misiniz? dedikten sonra ☺️,
- I want to go to my hotel at city center. Where can I find a taxi? Şehir merkezindeki otelime gitmek istiyorum. Taksiyi nereden bulabilirim?
- Can I reach to ….. by public transportation from here? ….’ya buradan toplu taşıma ile ulaşabilir miyim?
- Where can I get the tickets for public transportation? Toplu taşıma için biletleri nereden alabilirim?
- Do you know how to go ….? ….’a nasıl gidilir biliyor musunuz?
- Where is the closest metro? En yakın metro nerede?
- Where is the closest train station? En yakın tren garı nerede?
- Can you show me its place on a map? O yeri bana haritada gösterebilir misiniz?
- How much it will cost if I go there by taxi? Oraya taksiyle gidersem ne kadar tutar?
- How long it will take to reach there? Oraya ulaşmam ne kadar sürer?
- Thank you so much, have a great day! Çok teşekkür ederim, iyi günler!
3. Kafede/ Restorantta (At the restaurant)
- Do you know a good restaurant around here? Buralarda iyi bir restoran biliyor musunuz?
- Pardon me, can I have the menu please? Afedersiniz, menüyü görebilir miyim lütfen?
- May I have a classical coffe without milk please? Sütsüz, klasik bir kahve alabilir miyim?
- May I have a bottle of water? Bir şişe su alabilir miyim?
- I’ll have hamburger and an orange juice please. Bir hamburger ve portakal suyu lütfen.
- I want my meal without spice, please. Yemeğimi baharatsız/acısız rica ediyorum.
- Do you have some vegetarian dishes in your menu? Menünüzde vejeteryan yiyecekleriniz var mı?
- Do you have a suggestion for me about meals? Yemekler hakkında bana bir şeyler önerebilir misiniz?
- Where can I pay? Ödemeyi nereye yapabilirim?
- Can I have the check? Hesabı alabilir miyim?
- Keep the change please. Para üstü sizde kalsın lütfen.
- Can I have the change? Para üstünü alabilir miyim?
- The meals were so delicious, thank you! Yemekler çok lezzetliydi, ellerinize sağlık. (*Elinize sağlık ifadesinin İngilizce’de doğrudan bir karşılığı olmasa da, bu bağlamdaki thank you’dan kastedilen bu olacaktır.)
Yurtdışında ihtiyaç duyabileceğimiz ifadeler bunlardan ibaret değil tabii ki. Bu yazıda en temellerine değinmek istedim. Yazının ikinci serisinde tekrar görüşmek üzere! 🙂
(İkincisi hazır olduğunda linki şurada bulabilirsin.)
Teşekkürler emekleriniz için🙏💕🌺