Bu yazımızda belirteçlerden bahsedeceğiz. Yazımızın bu bölümünde daha çok belgisiz tanımlık olan ‘a ve an’ i ele alacağız. Belirtili tanımlık olan ‘the’ ya da değineceğiz ama ilerleyen yazılarımızda ‘the’ ile ilgili daha detaylı içeriğimiz olacak.

Peki nedir ‘a’ ve ‘an’: Her ikisi de cümleye ‘bir, herhangi bir’ anlamı veriyor. Hemen örnekle açıklayalım:

  • I work in a bank.
  • I work in the bank on Istiklal Street. 

İlk cümlede ‘Bir bankada çalışıyorum’ denmiştir. Herhangi bir bankadan bahsediyoruz, bir özelliği olan ya da belirli bir banka değil. Ancak ikinci cümlede ‘the bank’ denildiği için ‘belirli bir bankadan’ bahsedildiğini anlıyoruz. Cümlede ‘İstiklal Caddesindeki bankada çalışıyorum’ dediğinden ve bu banka bildiğimiz, belirli bir banka olduğundan öncesinde ‘the’ kullanılmış.

a ve an

  • bir, herhangi bir anlamını verir,
  • tekil, sayılabilen isimlerden önce kullanılır,
  • sessizlerden önce ‘a’, 
  • seslilerden önce ‘an’ kullanırız. 

Bu noktada şuna dikkat edelim: kelimenin okunuşuna göre ‘a’ ya da ‘an’ kullanmamız gerektiğine karar veriyoruz. Eğer kelimenin okunuşu sesliyse önüne ‘an’, sessizse ‘a’ getirilir.

Examples:

a book an orange an honest man an hour

a computer an apple a university   a unit

Yukarıda verdiğimiz örneklerden ‘hour’ ve ‘university’ kelimelerini ele alalım. Saat anlamına gelen ‘hour’ kelimesinin yazılışı her ne kadar sessiz harf olan ‘h’ ile olsa da okurken bu harf çıkarılmaz. Yani kelimeyi ‘haur’ şeklinde değil de ‘aur’ şeklinde sesliyle başlayarak okuruz. Bu sebeple önüne gelecek olan tanımlık da ‘an’ olur. 

Bir diğer örneğimiz üniversite anlamına gelen ‘university’ kelimesi. Biz Türkçede bu kelimeyi sesliyle başlatarak okuyoruz. Ancak İngilizcede durum farklı. Kelimenin yazılışındaki ‘u’ harfi bir sesli olarak değil de ‘yu’ diye sessiz olarak okunduğundan önüne ‘a’ belirsiz tanımlılığı getiriliyor.

Şimdi bir de ‘the’ belirli tanımlılığına bakalım:

  • tekillerde ve çoğullarda kullanılabilir,
  • daha önce bahsedilmiş bir şeyden, ikinci kez bahsederken,
  • herkesin bildiği şeylerden bahsederken kullanılır.

Examples:

The book on my desk is great. / Masamın üstündeki kitap harika. 

The  books in the library are great. / Kütüphanedeki kitaplar harika.

Örneklerden de gördüğümüz gibi ‘the’ hem tekillerle hem de çoğullarla kullanılabiliyor. a ve an sadece tekillerde ve sayılabilenlerde kullanılıyordu ✓ 

Example:

There is a boy and a dog in the park. / Parkta bir çocuk ve bir köpek var. 

Şimdi bu çocuk ve köpekten ikinci kez bahsedeceğim:

The boy is playing with the dog. / Çocuk köpekle oynuyor. (Hangi çocuk olduğunu artık biliyoruz. Çünkü az önce o çocuktan bahsettik ve bu cümleyi söylediğimiz kişi artık ‘o çocuğun’ kim olduğunu biliyor.) (Hangi köpekle oynuyor? biliyoruz: hani az önce bahsettiğim köpek vardı ya işte o köpekle oynuyor.Çünkü aynı köpekten ikinci kez bahsettik.)

Bir de sonuncu maddemize örnek verelim:

  • herkesin bildiği şeylerden bahsederken kullanılır dedik. Bu maddenin detayları var: dağdan, gölden bahsederken vesaire şeklinde. Burada kabaca değineceğiz. Bu maddenin daha detaylı bir anlatımı başka bir yazımızın konusu olsun. Orada detaylı bir biçimde ‘the’ konusunu ele alırız. Şimdilik şöyle bakalım:

Example:

There is a red pen on the table. / Masanın üstünde kırmızı bir kalem var. (‘the table’ dediğim için söylenen kişi hangi masadan bahsettiğimi biliyor. Herhangi bir masanın üstünde değil ‘o masa’ nın üstünde.)

Kısaca, söyleyen ve dinleyen neyden bahsedildiğini anlıyorsa ‘the’ kullanırız. 

A, an ve the ile ilgili örnek cümlelere bakalım:

Examples:

  1. The new teacher is called Mr. Güven. / Yeni öğretmenin adı Güven.

(Bir tane yeni öğretmen var ve onun kim olduğunu herkes bildiğinden ‘the’ kullandık. Hani o yeni öğretmen var ya işte onun adı Mr. Güven ✓)

  1. Is there a park near here?/ Buraya yakın bir park var mı?

(Hangi park olduğu farketmez. ‘Yakınlarda herhangi bir park var mı?’ diye sormuş olduk.)

  1. I work at the market next to the shopping center. / Alışveriş merkezinin yanındaki markette çalışıyorum. (Çalıştığım market belli, öyle ki yerini dahi tarif ediyoruz: AVM nin bitişiğindeki markette çalışıyorum.Böylece bahsi geçen market artık bahseden kişinin de cümleyi duyan kişinin bildiği bir market oldu.✓)
  2. There is a pool near my school. / Okulumun yakınında bir havuz var. (‘Okulun yakınında herhangi bir havuz var’ anlamı vermiş olduk.)
  3. Sara is a doctor at a private school. / Sarah bir özel hastanede doktordur. (Mesleklerimizi söylerken cümlelerimizi hep: I’m a student. I’m a teacher. I’m a worker. şeklinde kuruyoruz değil mi? Oradan da hatırlayarak ‘a’nin mantığını kavrayabilirsiniz.Peki mesleğimizi söylerken hiç mi belirli tanımlık olan ‘the’ kullanamayız diye düşündüyseniz, şöyle açıklık getirelim: eğer ayırt edilecek bir özellikten bahsedersek, o zaman ‘a’ belirsiz tanımlılığının yerine ‘the’ kullanabiliriz. Şöyle de örnekleyelim: I’m the doctor who helped your mother. → Ben annenize yardım eden doktorum. Artık herhangi bir doktor değilim, hangi doktor olduğum belli. Sıradan bir doktor olmaktan çıktım, senin için özel bir doktor oldum. Bu sebeple de ‘the’ kullanabildik.) 

‘a, an, the’ yazımız bu şekildeydi. A, an, the konusu ile ilgili anlayamadığınız herhangi bir nokta varsa, yorumlara yazmanız yeterli olacaktır. Yorumlara bıraktığınız soruları yanıtlayarak konuyu daha iyi kavramanıza katkıda bulunmaktan mutluluk duyarız. Herkese iyi çalışmalar diliyoruz.